NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
حَمَّادٌ
يَعْنِي
ابْنَ
سَلَمَةَ أَخْبَرَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ زِيَادٍ
قَالَ سَمِعْتُ
أَبَا
هُرَيْرَةَ
يَقُولُ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
عَجِبَ
رَبُّنَا عَزَّ
وَجَلَّ مِنْ
قَوْمٍ
يُقَادُونَ
إِلَى
الْجَنَّةِ
فِي
السَّلَاسِلِ
Ebû Hureyre (r.a.),
Rasûlullah (s.a.v.)'i
şöyle buyururken işittiğini söylüyor:
"Azîz ve Celîl olan
Allah bukağılarla bağlı olarak cennet'e sürüklenen bir toplumdan hoşnut
olmuştur."
İzah:
Buhârî, cihâd; Ahmed b.
Hanbel II, 302, 406, 448, 457; V, 249.
Metinde geçen
"acibe" kelimesi kıymet verdi, Önem verdi memnun ve hoşnut oldu gibi mânâlara gelir.
Bu cümlede ise, değer
ve önem verdi mânâsında kullanılmıştır. Buna göre, cümlesi; "Bukağılarla
bağlanmış olarak cennete sürüklenip götürülen kimselere Allah çok değer verir.
Onların Allah yanındaki değeri büyüktür," mânâsına gelir. Bu cümlenin;
"Allah bukağılar içerisinde cennete sürüklenen kimselerden memnun ve razı
olur, onlara çok sevab verir," anlamına geldiği de söylenmiştir.
Hanefi ulemasından
Alüyyü'l-kari'ye göre bu cümle ile övülmek istenenler savaşta esir edilerek
zorla kelepçelenip islam ülkesine getirilen, sonra Allah'ın lütfuyla
kendilerine îmân nâsib olan ve bu sayede cennet'e girmeye hak kazanan kimselerdir.
Binâenaleyh burada bukağılarla cennete sürüklenen kimselerden maksat elleri ve
ayakları bağlı olarak, İslâm ülkesine getirilen ve sonra da kendi arzularıyla
"İslam dinine giren kimselerdir". İslam insanı cennete götürdüğü
için hadisi şerifte, "İslama girme" yerine, "Cennete girme"
tabiri kullanılmıştır.[bk. Aliyyü'l-kari, Mirkatü'l-mefâtih, IV, 238.]
Kirmânî ile Bermavî'ye
göre ise bu hadîs-i şerifte övülmek istenenler, "Savaşta kafirlere esir
düşerek elleri ayakları bağlanıp şehid edilen ve kıyamet gününde de bu haliyle
Allah'ın huzuruna çıkartılan müslüman mü-câhidlerdir."
Bu mevzuda Hafız
Münziri de şunları söylüyor: "Aslında bu cümle ile övülmek istenen
kimseler, zorla İslama sokulan esirlerdir. Ulemâdan bâzıları hayırlı bir işe
zorlanan herkesi bu hadisin hükmü içerisine sokmuşlardır."[Sünen-i Ebû
Dâvûd, III, 127, 128.]
AIiyyü'l-Kârî'nin
açıklamasına göre, burada övülen kimselerin nefs-i emmârenin tuzaklarına düşüp
elleri ayakları bağlanan, nevasının bataklıklarına saplanıp kalan fakat Allah'ın
cezbesiyle hidâyet yoluna sürüklenen, sûflî duygulardan kurtulup ulvî duygulara
ve dolayısıyla cennete yol bulan kimseler olması ihtimali de vardır.
Pranga ve kelepçelerle
hastalık, fakirlik, musîbet gibi insanı dünyevi lezzetlerden ve günahlardan koruyup
da Allah'a sığınmaya zorlayan haller de kasdedilebilir.[Aliyyü'l-kâri,
Mirkâtül-Mefâtih, IV, 240.]
Netice olarak şunu
söyleyebiliriz ki, Aliyyü'1-kârî (r.a.) bu hadisin zahiri ve batınî mânâsım en
güzel ve doğru bir şekilde açıklamıştır. Buna göre harp esirlerinin ellerini
ayaklarını bağlayarak İslam ülkesine sevket-mek caizdir.